İnsan canlısı doğduğu andan itibaren ona bakım veren bir başka canlıyla duygusal ve fiziksel bir bağ kurmaya ihtiyaç duyar. Dünyaya yeni gözlerini açmış bir bebek ancak bu bağ sayesinde hayata tutunur ve gelecekteki tüm zamanlarda kuracağı ilişkilerin yapısını bu bağ sayesinde meydana getirmeye başlar. Bağlanma olarak adlandırdığımız bakım veren ve bebek arasında kurulan bu etkileşim bebeğin kendisi, bir başkası ve dünyayı algılama biçimini doğrudan etkileyen güçtedir ve hayat boyu devam edecek olan bir ilişkilenme sistemini oluşturur. Bağlanmanın kurulması sürecinde ebeveyn bebeğin ihtiyaçlarına daha az yanıt veriyorsa bebek yetişkin hayatında kendini çok ifade etmeyen ya da az talepkar bir yetişkin olarak hayatına devam edecektir. Ada olarak ifade edeceğimiz bu grup, uzaklaşmacı ebeveynlere sahiptir. Bu nedenle Ada’ların kaygıdan kaçınma stratejisi yetişkinlik hayatlarında ihtiyacını minimum düzeyde ifade etmek, kendi kendine yetmek ve başka insanlarla ilişkilenmeye çok gerek görmemektir. Uzaklaşmacı grubun içinde olan bu kişiler bağlanma sürecinde ihmal edilen ve ben kendime yeterim sratejisini geliştirmek zorunda olan kişilerdir. Ailelerinde performans odaklı, bağımsız ve özerk olmanın önemli olduğu mesajını alan Ada’lar hayatlarında zekanın, başarının ve gücün önemini fazlasıyla vurgularlar. Gerçekte oldukları gibi kabul görmemiş olmaları, anlaşılmadıklarına ve kendi dünyalarında fazlasıyla zaman geçiriyor olmalarına sebep olduğundan oldukça yalnız hissetmelerine de neden olur. Çünkü bu yalnızlık hali başkasına ihtiyaç duymaktan veya ilişkilenme halinden çok daha tanıdıktır ve birilerinin onlara destek olmasındansa kendi ihtiyaçlarını karşılamak çok daha güvenli bir histir. Bu nedenle Ada olarak tanımladığımız kişiler öz regülasyonu oldukça kuvvetli, özgürlüğüne düşkün ve bireysel sınırları çok keskin tiplerdir. Onlar için ilişkide uzun süre var olmak çok önemli değildir çünkü buna inançları yoktur. Bu nedenle sık partner değiştirir, yalnız olmayı sever ve kendinden bir şeyler vermek durumunda olmak rahatsız edici hissettirdiği için ilişki böyle bir hal almaya başladığı andan itibaren oradan koşarak uzaklaşırlar. Ada’lar oldukça iyi sır tutar, deneyimlerinin bir çoğunu kendine saklar ve çatışmalardan mümkün olduğunca kaçınırlar. Aynı doğrultuda onlardan bir şey talep edilmesinden ve işlerine karışılmasından pek hoşlanmaz, bunu tehdit olarak algılarlar. Bir ada çok fazla yüz ifadesi sergilemez çünkü bunun bir kaybı olacağına inanır. Kendilerini çok iyi tanımazlar ve geçmişleriyle ilgili anıları çok net değildir; hatta çocukluğuyla ilgili bir sürü şeyi hatırlamayabilirler. Tabiri caizse çocukluklarını sabunlu suyla silmiş gibi çoğunlukla temiz ve parlak kısımları hatırlayan Ada’lar geçmişi göz ardı eden ve üzerinde çok durulması gerekmeyen bir zaman olarak görüler.
Ada’ların aksine Dalga olarak adlandırdığımız gruptaki insanlar da bağlanma sürecinde zihni çoğu zaman başka şeylerle meşgul olan ebeveynleriyle olmuşlardır. Diğer bir değişle bu kişiler çocukluklarında ebeveynlerinin en az birinin duygu durumunu yönetmek zorunda kalmış olabilirler. Ebeveynlerinin kendileri de bir Dalga olabilir, alkol bağımlısı, depresyonda ya da kendileri de çok yalnız ve terk edilmiş olabilirler. Bu nedenle bakım vereninin zaman zaman başka şeylerle ilgilendiğini ve dalıp gittiğini gözlemlemişlerdir. Dalga’ların ebeveynleri bazen çok fazla oradayken bazense hiç yoklardır. Bu durum bebekte sürekli yakınlık arama haline, duygusal olarak geri çekilmeye karşı aşırı duyarlılık ve ebeveyne yapışkanlık meydana getirir. Bu gruptaki bebekler aşırı sinyal verme ya da sinyali çok büyük bir şekliyle verme halindedir. Ayrıca sinyal yönetme şekilleri abartılı, çok konuşan, ve dışarıdan gelen regülasyona çokça bel bağlayan bebekler haline dönüşürler. Diğer bir değişle sakinleşirken de sosyalleşirken de hep dışarıdan birine muhtaçlık ortaya çıkar. Dalga’lar çok yardımsever insanlardır ancak üzgünsem de sen beni rahatlar istiyorum derler. Ada’ların aksine kendilerini çok fazla ifade eder ve çok fazla yüz ifadesi kullanırlar. Ebeveynlerinin duygu değişimleriyle o kadar meşgul olmuşlardır ki karı tarafın verdiği bir tepki sonucu geri çekilmesi gerektiğinde bunu yapmakta çok zorlanırlar çünkü geçmişte defalarca buna mecbur bırakılmışlardır. Dalga’lar bir şeyi çok ister o şeye sahip olduktan sonra da onu kendilerinden uzaklaştırırlar. Özellikle çift ilişkilerinde partnerlerini elde etmek için yüksek bir çaba harcar partnerler kendilerine yakınlaştığında ise onları iterler. Eylemleri çekmek ve itmek üzerinedir. Hep bana gel beni tut isteyen, ama hiçbir zaman bu kişi bana aittirdir diyemeyenlerdir Dalga’lar. Bir de çoğu zaman kızgındırlar ve onlarla neden olmak istenildiğinin kanıtlarını sürekli sorgularlar. Eninde sonunda terk edileceklerine inandıklarından partnerlerine ya aşırı yapışır ya da sürekli sorun çıkarırlar. Ayrıca Ada’ların aksine geçmişle çok fazla uğraşıp, haksızlığa uğradığını düşünüp sıkça öfkelenirler. Bu nedenle ilişkilerde zorba ve tehdit eden taraf genellikle Dalga’lardır. Dalga’lar gelişimsel anlamda beyinlerinin sağ tarafını kullanmaya meyillidirler ve konuların özüne odaklanır ve kendilerince bir anlam çıkardıktan sonra partnerlerini daha fazla dinlemeye gerek duymazlar. Ada’lar ise beyinlerinin daha çok sol tarafını kullandıklarından dünyayı mantık, sekans ve neden-sonuç ilişkisi içinde anlamlandırırlar. Bu nedenle Dalga’ların aksine daha net ve az konuşur, fakat hemen vazgeçip yanlış anlamlara varabilirler. Konuşma örüntüleri Ada mı, Dalga’mı yoksa Çapa’mı olduklarını ele verir. Ada’lar ve Dalga’ların aksine; Çapa’lar daha işbirlikçi ve güvenli bağlanan kişilerdir. Çapa’lar çocukluk anılarını daha dün yaşanmış gibi çok net hatırlar, canlı ve coşkulu anlatabilirler. İç görüleri yüksek, işbirliği ve dayanışmaya yatkındırlar. Bebekliklerinde ihityaçlarına yeterince cevap verilmiş olduğundan Çapa’ların “ben sevilmeye layığım insanlar güvenilirler ve dünya güvenli bir yer” gibi bir inanç sistemleri mevcuttur.
Terapiye başvuran çiftlerde Dalga’lar partnerlerine karşı“sen beni sevmiyorsun, beni desteklemiyorsun ve benle yeterince zaman geçirmiyorsun”gibi bir şikayetlenme halinde olduklarını duyarken Ada’larda ise “beni çok boğuyorsun, tuzağa düşmüş gibi hissediyorum, yapmak istediğim şeyi yapmakta özgür değilim” şeklinde bir şikayet duyarız. Tüm bunların ışığında ilişkinizde Ada’mı Dalga’mı yoksa Çapa’mı olduğunuz ilişkiyi ne kadar kaliteli ve keyifli yaşayabileceğinizi oldukça fazla belirler.
Uzm. Psk. Sadıka Abdullahoğlu