Çocuklarda Dürtüsellik

Çocuklarda dürtüsellik Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu’nun (DEHB) hiperaktivite alt kümesinin son üç maddesinde ifade edilmektedir. Dürtüsellik sorunu doğuştan gelen kontrol, hazzı erteleme, sabretmek gibi becerilerin yerine getirilmesinde sorun yaratan nörogelişimsel bir bozukluktur. Toplumsal ve dini öğretiler bizim davranış ve tutumlarımızı şekillendirir ve belli bir filtreleme sisteminden geçirilmesini sağlar. Ancak dürtüsellik sorunu olan çocuklarda bu filtreleme mekanizması mevcut değildir. Bu nedenle kendilerini kontrol etmekte, haz duygularını ertelemekte ve sabırlı olmakta oldukça güçlük çekerler. Bunun sonucunda çeşitli negatif duygular, biyolojik ihtiyaçlar veya merak gibi pozitif duygular da kontrolsüz bir biçimde filtrelenmeden ortaya çıkar. Diğer bir değişle normal nörogelişimsel bir çocukta dur-düşün-harekete geç mekanizması mevcutken dürtüsellikte direkt olarak harekete geç durumu söz konusudur. Sosyal hayatta fevri, ani parlayan saman alevi misali, patavatsız veya kendini dobra olarak niteleyen kişiler dürtüsellik belirtilerini gösteren kişilerdir. Dürtüsellikte etki ve tepki mekanizmaları arasında bir orantısızlık söz konusudur. Örneğin dürtüsel çocuklardan “ama o da benim saçımı çekti”, “o da benim önüme geçti” gibi söylemler duyarız. Bu durum sonrası çocuk ya özür diler ya da oh iyi oldu hak ettin sen bunu gibi iki tabloyla karşılaşırız. Çocuklar dürtüsellik uzun süre kontrol altına alınmadığında vicdan duygusu yıkıma uğrayabilmektedir. Bunun en büyük nedeni dürtüsel olarak adlandırılan gruptaki çocuklar ellerinde olmadan tekrar tekrar birden fazla olumsuz durumun içine düştüklerinden belli bir süre sonra artık pişmanlık hissini kaybetmeye başlayabilmektedirler. Dürtüsellik çoğu zaman ergenlik yıllarına kadar devam edebilmekte ve bazen en ufak tetiklenmeler bile büyük tepkilere dönüşebilmektedir. Bu durum yıkıcı davranış paternlerine dönüşmeye başladığında mutlaka destek alınması gerekmektedir.

Özellikle sosyal hayatta dürtüselliği kuralları kendi belirlemeye çalışan, yenilgiye gelemeyen, çocuklar olarak gözlemleriz. Bu çocuklar ya kuralı değiştirir ya da oyunu bozarlar. Kurallara uyamayan ve yenilgiyi kabl etmeyen bu çocuklar aynı zamanda bu gibi negatif duygularla da baş edemeyip saldırgan davranışlar geliştirebilirler. Dürtüselliği cinsiyet farkları açısından değerlendirdiğimizde ise erkeklerde saldırganlık kadınlarda ise aşırı müdahalecilik davranışı şeklinde gözlemlemekteyiz.

Okul sürecinde yazı yazmak istemeyen, eşyalarını sürekli kaybeden veya dağınık, pasaklı gibi sıfatlarla adlandırılan çocuklar dikkat eksikliği olan çocuklardır. Sınıfta sandalyesinde oturmakta güçlük çeken, sınıf düzenini bozan ve arkadaş ilişkilerinde de sorun yaşayan çocuklar ise hiperaktivite+dürtüsellik sorunu yaşıyor olabilirler. Bu çocuklarda defalarca söz verdikleri halde sözünde duramama, sırasını bekleyememe veya arzuyu erteleyememe gibi durumlar çok sık gözlemlenmektedir. Özellikle açlık veya susuzluk gibi temel ihtiyaçlar dürtüsellik durumunu aşırı düzeyde tetiklemekte, bu ihtiyaçlarının biran önce karşılanmasını ciddi anlamda talep eder bu gruptakiler.

Cinsellikle ilgili bilgi sahibi olunmaya başlanıldığı dönemlerde kızların eteklerini kaldırma, annesinin göğsüne dokunmak isteme, seks kelimesini duyduğunda hemen ciddi bir merakla araştırmaya girmek gibi eylemlerden dolayı başları derde girebilir. Ayrıca merak duygusu nedeniyle başkalarının eşyalarını izinsiz almak, sinirlendiğinde karşısında kim varsa ağzına geleni söylemek veya sınıfta canı sıkıldığı için tuhaf sesler çıkartmak gibi davranış sorunları geliştirebilirler. Dürtüsellikte “canım çok sıkıldı” favori cümledir, her şeyden çok hızlı ve kolayca sıkılabilir sürekli yeni uyarana ihtiyaç duyabilirler. Dürtüsellik sorunu yaşayan çocuklar terapiye çoğunlukla öfke problemi veya uyum sorunlarıyla gelirler. Tüm bu bilgilerin ışığında aileyi ve çocuğu bu konuda eğitmek ve okulu da bu sürece dahil etmek çok önemlidir. Ailenin, çocuklarının yaşadığı bu dürtüsellik sorunun doğasını anlaması çok önemlidir. Ayrıca birçok ebeveyn çevrenin de etkisiyle, çocuklarının yaşadıkları bu sorun nedeniyle kendilerini veya birbirlerini suçlama eğiliminde olabilmektedir. Bu nedenle bu sorunun doğuştan gelen, kendilerinin meydana getirmediği bir sorun olduğunu bilmeleri, ailede kurallarla ilgili sorunlar olsa bile bu durumun disiplin konusundaki problemlerle alakası olmadığını duymaları çok önemlidir. Diğer bir değişle evde sınır sorunu olmasa da bu sorunu yaşayacaklar bu çocuklar çünkü çevresel olarak değil biyolojik olarak ortaya çıkan bir sorun alanıdır dürtüsellik. Diğer taraftan özellikle ortaya çıkan yıkıcı davranış sorunları sonrası çocuklar ailelerin tarafından kendilerini kontrol edememekle suçlanmaktadır. Nasıl ki ailenin bu durumla ilgili bir suçu yoksa dürtüsellik sorunu olan çocuğun da hiçbir suçu yoktur. Aslında ailelerde çocuklar da masumdur ve çocuklar ebeveynlerinin bir ‘aferin’ini alabilmek için çok uğraşırlar. Bu durumu bir araba metaforuyla anlatacak olursak arabanın normalde işleyişinde hiçbir sorun yokken durması gerektiği durumlarda araba duramaz çünkü arabanın üretim sürecinde fren mekanizması takılmamıştır. Bu nedenle ebeveynlerin ya bu süreci yönetmeyi öğrenmeye ya da bu durumu kabul edip onunla yaşamaya alışması gerekmektedir. Çünkü bu sorunu tamamen ortadan kaldırmak mümkün değildir. Dürtüsellikte asıl tedavi ilaç tedavisiyle mümkün olmaktadır. Dürtüsellik sonucu ortaya çıkan sosyal ortamlardan dışlanma, ebeveyn çocuk çatışmalarında artış ve ilişkide kopuklukların başlaması gibi durumlar söz konusu olduğunda çocuklarda depresyon, kaygı sorunları, benlik saygısında düşüş, özgüven eksikliği gibi durumlar ise psikolojik danışmanlık süreciyle desteklenmesi gereken sorunlardır. Dürtüsellikle çocukların erken dönemde tespit edilmesi ilerleyen dönemlerde problemin yıkıcılığının artmasını önemli ölçüde azaltmaktadır. Bu nedenle çocukta yukarıda bahsedilen sorunlardan bazıları mevcutsa bir uzmana danışmakta fayda vardır.

Uzm. Psk. Sadıka Abdullahoğlu